13 Ekim 2008 Pazartesi

körlük-filmekimi

aslında söylenmemiş şey değil anlattıkları.. hepimiz körüz gerçekte.. ya da sahip olduklarımızın değerini ancak onları yitirdikten sonra anlıyoruz.. ya da gördüğümüz sürece değerli bizim için bazı şeyler.. ya da başka şeyler… görmek, körlük metaforik anlatıma o kadar uygun kavramlar ki… saramago’nun ünlü kitabı körlük’ü filme çekmiş bu kez tanrıkent’in müthiş yönetmeni meirelle.. tanrıkent’teki kadar vurucu!.. yine şiddet var, belki tanrıkentteki kadar değil ama.. ve kısmen daha tali bi yerde.. filmin atmosferi bana daha çok bir-iki sene önceki children of men’i anımsattı.. öylesi bir karamsar hava, umutsuzluk, tükeniş, son nokta.. gerçi son dönemde benzer filmler çokça çekildi.. ya bir umarsız hastalık ya da uzaylı yaratıkların istilasıyla sonu gelen dünya, son insanlar vs.. bu filmde farklı anlamlar var tabi.. ve onlar kadar da içinizi karartan bir sona sahip değil, beni en çok gönendiren de bu oldu zaten.. izlersiniz, filmin sonlarında bizim asıl grubumuzun bir ev sahnesi var. ve onun sonunda da ilk kahramanımızın karşılaştığı durum (ahhh henüz izlemeyenlere kötü hizmet etmemek için nasıl sakınıyorum görün)… öyle mutlu ediyor ki insanı o anlar.. çok ilgisiz olacak ama, ben sanırım böylesi bi duyguya en son babam ve oğlum bittiğinde kapılmıştım.. nasıl derler, içimde buruk bi sevinç kaldı.. ve gözlerimin kenarında toplanan ama akmayan iki damla yaş…

Hiç yorum yok: