26 Ocak 2010 Salı

not

düşünsem, hayatta aklıma gelmeyecek bir kitabın, uygulamalı tiyatro eğitimi'nin sayfaları arasından bi sürpriz çıktı karşıma: bi not.. iki seneyi geçmiş yazılalı. aşk ve özlem dolu sözler...

hem çok mutlu oldum hem bi garip.. unutmuş muyum neyim bu heyecanı? böyle küçük sürprizleri eksik etmedik hayatımızdan. hiç çekinmedik, sıkıntımız olmadı sevgimizi göstermek, söylemek adına ama yazmaktan da hiç geri durmadık. yazı kalır diye herhalde.

içimdekileri en iyi anlatacak sözleri bulmak için uğraşırdım. bazen su gibi akardı zaten.. mutluluk taşardı yüreğimden. seni okurken düşünürdüm, aynı mutluluğu sende de göreceğimi bilerek..

özlemişim o hislerle bi şeyler yazmayı.. ve böyle güzel notlar almayı.. çoktandır elime almadığım başka kitapları da karıştırıyorum şimdi. ortak imzamızı arıyorum:
hep seninle...!

25 Ocak 2010 Pazartesi

elvan'ın ayakkabısı

haber elvan’ın dünya fair play ödülüne layık görülmesiydi.. nedenini biliyorsunuz artık: dünya şampiyonasında etiyopyalı atlet ayakkabılarını otelde unutmuş. elvan yedek ayakkabısını vermiş ona, yarışa öyle girebilmiş. hatta elvan’ın ayakkabısıyla koştuğu o yarışta ikinci gelmiş, gümüş madalya kazanmış.

haber geldikten kısa süre sonra elvan’a bağlandık.. etiyopya’da kamptaydı. çok mutlu olduğunu söyledi ve o günü anlattı bize.. arada iki cümlesinde başka bir haber-hikaye vardı benim için.

bu olay, yani elvan’ın ayakkabısını rakibine vermesi nasıl duyulmuş biliyor musunuz? yarıştan sonra, belki bir-iki gün geçmiştir, elvan menajerine açılmış. hayır, amacı olanları anlatmak değil. demiş ki: “ya, ben ayakkabılarımı vermiştim ona, acaba geri isteyebilir misiniz?” ilk cümle bu, düşünün işte. bi şeyler hissettiniz mi?

sonra… menajer cin fikirli çıkmış. demiş ki: “elvan ne diyorsun, n’apmışsın sen?” elvan korkmuş bunu duyunca. çekinerek “yanlış bir şey mi yaptım?” diye sormuş..
bu da ikincisiydi.. haber böyle daha güzel oldu.

8 Ocak 2010 Cuma

kör kuyular

harika bi sonbahar tatiliydi.. hayatımın en güzel tatili.
dalyan, göcek, fethiye, akyaka.. dalaman havaalanında araba kiralayıp 5 güne birçok yer sığdırmıştık. “bi cd alalım demiştin, yolda dinleriz..” petrolcünün marketinde bir tek fatih erkoç vardı zevkimize uyan. iyi bi tercihti, güzel bi seyahat albümü. en çok “kör kuyular” şarkısı dolandı diline. slov bir şarkıydı ama sonlara doğru hızlanıyordu yeni düzenlemesi. ben de çok sevdim bunu, şarkı hızlandıkça basıyordum gaza, keyfimiz yerindeydi.. birlikte söylüyorduk, sözleri hiç umurumuzda değildi. çok iyi hatırlıyorum, dalyan’a otelimize vardığımızda güneş batmış, hava kararmak üzereydi yavaş yavaş.. ama biz hiç bitmesin istiyorduk bu mutluluk.

en güzel günlerimi seninle geçirdim, en güzel tatilleri de. o cd bende kaldı.. ara sıra bulup çıkarıyorum.. önce 5. şarkıyı dinliyorum.. hatta galiba her defasında en az 5 kez dinliyorum. ben hiç söylemiyorum artık, susuyorum.. ok oluyor sözleri, içimi kanatıyor.
“…kör kuyular içindeyim sensiz, ellerin uzanmıyor ellerime…”

1 Ocak 2010 Cuma

güzel bi gün, ilk gün

yeni yıla evde girdim, pek çok kez olduğu gibi.. saat 12 olmadan uyudum, ara sıra bu da olur.. uykumu iyi aldım, ne erken ne geç kalktım. pencereyi açtım, güneş vardı ama rüzgar fenaydı.. sıkı giyindim, kahvaltı için dışarı çıktım.. caddede yeni yeni açılıyordu çoğu yer.. erken davranan birkaç kafe dolmaya başlamıştı. birine girdim. garsonlarda hiç yılbaşı ertesi çalışıyor olmanın memnuniyetsizliği yoktu. belki vardı da yansıtmıyorlardı, güler yüzlüydü hepsi. yanıma birkaç dergi almıştım, karıştırırken kahvaltım geldi. sahanda yumurtayı sevdim, onun dışındakiler sıradandı. olsun, bozmadım keyfimi. güzel bir gün, ilk gündü.. teşekkür edip güler yüzlü garsonlara çıktım. “bu havada deniz görülmeye değerdir” diye düşünüp caddebostan sahiline indim. dalgalar çıldırmıştı, kıyıya vurdukça metrelerce yükseliyordu. yaklaştım, daha yakından izlemek istedim. tuzlu su çarpıyordu yüzüme, dudaklarıma bile değdi, tadını aldım, hoşuma gitti. çocuklar vardı, oyun olmuştu yükselip kıyıyı aşan dalgalar. el ele sevgililer.. ihtiyarlar, çoğunun yanında bir köpek vardı, dostları.. bi banka oturdum, bi şeyler yazdım. bunları, başka şeyleri.. pek söz vermem kendime “bu sene bunları bunları yapacağım” diye, bu kez neye güvendiysem sıraladım birkaç şey. hatta, belki yakışmadı bu güne ama hırslandım, “zorlayacağım kendimi, (mutlaka) yapacağım bunları” dedim. yine de başkalarına kanıt kalsın istemem, kendime saklıyorum. ama nottaki son sözü paylaşmak gerek:
“hayat seni seviyorum”