1 Aralık 2008 Pazartesi

pazar sabahları işe gitmek bile güzel..

pek erken başlamıyorum ya pazarları mesaiye, beşiktaş iskelesine kadar yürüyorum.. sakinlik sokağa çıkar çıkmaz hissediliyor.. insanlar rahat rahat yürüyor, sürücüler yeşilin sönmesine iki saniye kala gaza basmıyor… pazar için erken sayılacak saatlerde arabalarda kimler var diye merak ediyorum.. önde bir kadınla erkek(anne-baba), arkada bir-iki çocuk görüyorum genelde… üzerlerinde spor kıyafetler.. belki açıkhavada bir yere, muhtemelen nefis bir pazar kahvaltısına gidiyorlar.. mutlu aile görüntüsü ruhumu okşuyor. gökyüzü açık, pırıl pırıl bir güneş var. derin bi nefes alıyorum, ciğerlerimi dolduruyorum egzozsuz temiz havayla.. kadıköy çarşısında manavlar yeni açıyor tezgahlarını.. sebze-meyveleri, önlerindeki daracık yolu ıslatıyorlar.. fazıl bey ilk müşterilerini ağırlıyor.. her zamanki gibi, o küçük yuvarlak mermerli masalardan birine geçip bi sabah kahvesi içesim geliyor.. 9.45 vapuru beni bekliyor, başka zamana erteliyorum kahveyi. kalabalık değil vapur da, en sevdiğim koltuklar boş, istediğim gibi yayılabilirim. elimdeki kitabı-dergiyi kenara atıyorum önce. ömür uzatan manzaraya dalıyorum. deniz ne güzel! martılar az önce kalkan karaköy vapurunun peşine takılmışlar.. karşıda topkapı, sultanahmet, ayasofya... bir sinema karesi olarak içimden geçiriyorum yine, beyazperdede görsem muhakkak vurulurum, kaç kez vurulmadık mı? işte karşımda o manzara. gerçek, canlı, önümde.. belki sadece pazarları farkına varıyoruz. neler neler daha.. muhteşem boğaza açılacağız birazdan.. işe gidiyorum.. işe gitmek bile güzel, pazar sabahları istanbulda..
* işini sevmek de ayrıca mühim tabi

Hiç yorum yok: