4 Aralık 2008 Perşembe

karatavuk

dot’un kuruluşunu radikal’den okuduğumu hatırlıyorum.. daha istanbul’a gelmemiştim.. 2005’te.. murat daltaban.. hırsız-polis’te mi oynuyordu o zamanlar? farklı, yeni, seyirciyi biraz zorlayan oyunlar sahnelemek istediğini söylüyordu.. mekan da pek alışıldık bi yer değildi. istiklalde tarihi mısır apartmanının bir katı.. en fazla 30-40 kişilik seyirci grupları..
ilk oyun frozen.
evet ankara tiyatro açısından pek fakir değildi ama tutucu devlet tiyatroları ağırlıklıydı.. özellerden ast ve ekin vardı sadece adı duyulan. onlar da ideolojik oyunlar sahneliyorlardı daha çok. o gün istanbul’da olmak istemiştim dot için.

dikkat etmek gerekir, bazen öyle, nasılsa gerçekleşmez diye bi şeyler dilersiniz, bakmışsınız çok geçmeden olmuş.. tabi o zaman bunu dilemiş olduğunuz bile aklınıza gelmez.. çünkü öylesine dilenmiştir işte.

benim de şimdi aklıma geldi bunlar. evet böyle bir şey yaşamıştım. ve kısa süre ah kader beni istanbul’da sürükledi..

murat daltaban tam dediği gibi oyunlar sahneliyor 4 senedir.. çarpıcı.. yeni.. alışılmadık.

çarşamba akşamı karatavuk’u izledim.. geçen sezon dot’un kürklü merkür’le birlikte çok ses getiren iki oyunundan.. ilk kez 2005’te edinburg’ta sahnelenen bi oyun.. abd’de geçen sene oynandı.. avustralya’da da yine 2007’in sonlarında cate blanchett rejisiyle seyirciyle buluşmaya başladı.. kısaca dünyayla aynı anda türkiye’de..

geçen sene bu oyunla ilgili okuduğum eleştirilerde, yorumlarda çok sert bi oyun olduğundan bahsediliyordu. seyirciye biraz ağır gelebileceği.. ama oyun sağlamdı.. böyle şeyler yazılmıştı sanırım.
ana konu çocuk tacizi, cinsel istismar, artık adına derseniz.. 40’larındaki bir adamın 12 yaşındaki komşu kızıyla ilişkisi.. oyun yaklaşık 15 sene sonra kızın adamı çalıştığı iş yerinde bulmasıyla başlıyor.. adam birkaç yıl cezasını çektikten sonra adını değiştirmiş, başka şehre taşınmış, yeni bir iş edinmiş ve yeni bir sevgili.. kız büyümüş.. ama 12 yaşında yaşadıkları hep onunla olmuş, aklından hiç çıkmamış.. ve işte yıllar sonra yüzleşme.. seyirci için ilk yarı biraz daha zor.. konuyu anlamaya, kişileri tanımaya çalışıyorsunuz.. sonrasında oyunun içine daha çok giriyorsunuz ama aklınızdaki sorular bitmiyor yine de. çünkü çocuk tacizi değil sanki tek derdimiz.. işin bir de aşk kısmı mı var ne?

oyuncu seçimleri çok iyi bence.. alkışlar cüneyt türel ve mine tugay’a.. ve istanbul’u daha da güzelleştiren tiyatro adamlarından murat daltaban’a.. hele bu seneki 16 oyunluk vur/yağmala/yeniden işine girişmek nasıl bi cesarettir?.. desteğe devam, elimizden ne gelirse..

Hiç yorum yok: