4 Nisan 2010 Pazar

fail-i müşterek

Altıdan Sonra Tiyatro, onuncu yılında beşinci özgün oyununa başlıyor. Tek kişilik çoklu bir ödeşme: “Fail-i Müşterek”. Yiğit Sertdemir bu kez ortak işlediğimiz suçları anlatıyor.

Yiğit Sertdemir genç kuşağın en başarılı tiyatrocularından. Makina mükendisliği eğitimini bırakıp kendini tiyatroya vermiş. Yazıyor, oynuyor, yönetiyor, kim bilir başka neler yapıyor tiyatro için. Ama sorduğumda “asıl işim yazmak” diyor, “yoksa şöyle büyük bir oyuncu olayım diye derdim yok.”

On yıl önce arkadaşlarıyla kurdukları Altıdan Sonra Tiyatro’nun diğer dört özgün oyununda olduğu gibi “Fail-i Müşterek”te de Yiğit Sertdemir’in imzası var. Bu kez tamamiyle kurmaca bir oyun değil. Bu ülke insanlarına bir yakın geçmiş hatırlatması belki… Sertdemir’e göre unutmak, yok saymak, sözde duyarlı davranmak bizim toplum olarak müşterek fiillerimiz, ortak suçumuz. Oyun biraz bunların masaya yatırılması. 12 Eylül de var içinde, katliamlar da, deprem de, fail-i meçhul cinayetler de… Bu açıdan yarı belgesel, yarı kurgusal, yarı anlatı niteliğinde.

“Ama herhangi bir acının ağıtı değil. Olsa olsa bir ayıbı, utancı... Ortak işlediğimiz bütün bu suçlar sırasında biz ne yapıyorduk sorusunu sordurmak, düşündürmek amaç.” Bunun için seyirciye koltuğunda rahat yok…

“Oyundan çok bir seyir hali. Aktarıcı seyircinin ortasında. Seyirci anlatılanla sürekli ilişki içinde, müşterek bir fiilin içinde. Seyirciye açık bir saldırı aslında. Saldırıyor ama aktaran da saldırının içinde kalıyor. Kendini dışarıda tutup bir şey anlatılmıyor.”

Sadece salondakiler değil, sokaktaki vatandaşla da röportajlar var oyunda. Ve sıkı bir arşiv çalışması yapılmış. Yiğit Sertdemir, oyunlarında hep toplumsal olaylarla sanatı nasıl birleştirilebileceğini aradığını söylüyor. Fail-i Müşterek’te de bunu yapmış. Olmazsa olmazı yine kara mizah. Altıdan Sonra Tiyatro’nun bu sezon İstanbul’a kazandırdığı Kumbaracı50 sahnesinin bir bahaneyle bir süre kapatılması da yer almış oyunda: “gülümseyeceğiz ama acısını da çekeceğiz”…

Hiç yorum yok: