6 Mart 2009 Cuma

gölgesizler

merakla bekliyorduk, gölgesizler beyazperdeye düştü..

gerçi müdavim okur, yazıdaki düşsel yoğunluğun sinemada görülür kılınma çabasını kendi alanına bi müdahale kabul eder çoğu zaman.. bu tür girişimlere baştan mesafeli yaklaşır, bazısı filmi hiçbir zaman izlemeyecek kadar önyargılıdır, bazısı sonuçta yine yazarının bi parçasını taşıdığı için filmi de bir an önce görmek ister.. onların yorumları da ayrı olur elbet..

gölgesizler’i okumamıştım.. hasan ali toptaş’ın güçlü kaleminin farkında olan biriyim sadece, müdavimi sayılmam. o yüzden bi önyargım varsa filmden yanaydı; iyi roman, iyi yönetmen, iyi oyuncular vardı önümde.. karşıma çıkansa karışık bi film oldu.. anlam açısından düşünmeyin tabi ama, çağan ırmak’ın kabuslar evi serisinin toplamı gibiydi.. belki amaç da buydu, bi toplam vermek, işte herkesin bi gizlisi var, olmayacak şey yok, iyi kötüyle var, hepimiz kardeşiz ve daha birçok doğru-yanlış yoruma izin vermek, düşündürmek.. bilmiyorum, olabilir.. ama öyleyse de sonu çok kötü bence.. iyi yanları: at sahnesi, oyunculuğunu fazla göremesek de taner birsel, sevgili beyti’ye hem de hiç azımsanmayacak kadar rastlamak ve bekçi rolünde hakan karahan.. a tabi bi de candan erçetin’in müziği var ama trabzon’da yazılar akmaya başlayınca filmi durdurma adeti varmış, ondan sinema salonunda mahrum kaldık..

Hiç yorum yok: