9 Şubat 2009 Pazartesi

valkyrie

gecen hafta ali ile benjamin button’u izlemek için çıktık.. ama erkenmiş biraz, 1 hafta sonraymış gösterimi.. alternatiflerden pandora’nın kutusu’nun ben sinemasını beğenmedim, valkyrie’yi ali pek tutmadı. sonbahar’a girdik..

valkyrie’yi bugün izledim, pişman da olmadım hani(ali bey!).. gerçi beklentimi minimize etmiştim, tom cruise karşıtları çoğaldı son zamanlarda.. unutuldu gençliğimizin idolü..

perdede ilk kareler belirince epeydir savaş filmi izlemediğimi fark ettim.. valkyrie de tam anlamıyla savaş filmi değil ama benim gibi uzak kalan birine başlangıçtaki baskın anı bile yetti.. tuhaf bi şekilde hem bombalayan hem de aşağıda vurulanlar gibi hissettim kendimi, ikisini aynı anda.. müthiş güçlüydüm.. dönüp yeniden yeniden ateş etmek, vurmak, yok etmek istedim… ve bir an önce ordan kurtulmak, kaçacak bi yer bulmak.. hayatın sonu gelmiş gibi, şu kadar yakın.. niçin ölüyorum? niçin öldürüyorum?
şöyle esaslı bi savaş filmi izlemeli…

ve valkyrie.. bi kere gerçeğe dayanan hikayesi çok çekici.. beklediğimden daha heyecanlı.. ben o bomba hiç patlamayacak sanmıştım.. sonra darbe girişimi.. sonuçsuz kalacağını bilseniz de siz de tam tersi bi film çekiyorsunuz aklınızda.. darbe düşüncesi somutlaşıyor..

amerikan fimlerinde adettir ya, ana konunun yanında bi de aşk hikayesi falan olur.. burada da asıl adamımızın eşi, çocukları falan var, işin duygusal yanı.. ama tahammül sınırlarını zorlayacak kadar girmiyorlar filme.. artı olarak yazdım ben bunu.. o aileden, kurşuna dizilen adamımızın anne karnındaki bebeği ise bugünkü filmde babasının yanındaki darbecilerden birini canlandırıyormuş.. filme dahil olmayan bi ayrıntı ama daha dokunaklı sanırım..

Hiç yorum yok: