27 Haziran 2009 Cumartesi

pazar pazar

gazeteler internete karşı kesin yenilgiye uğramayacaksa bunu sağlayacak nedenlerden birini biliyoruz hepimiz:
pazar ilaveleri..
o renkli renkli, tatil havasına uygun türlü çeşitli konuların işlendiği, en bomba röportajların hiç yer sıkıntısı çekilmeden geniş geniş verildiği ekler.. kim sanal alemde, bilgisayar ekranından okur ki onları!..
geçen pazar yazacaktım aslında. yazın tembellik alıp başını gidiyor, en küçük şeyler yük oluyor, bugüne kaldı.. babalar günü nedeniyle genel bi konu bütünlüğü vardı bu kez ilavelerde. en zoru da budur herhalde. aynı konuda farklı şeyler ortaya koyabilmek, bir adım öne çıkabilmek..
hürriyet pazar bi süre önce kısmen yenilendi ya, evet başarı sağlandı bi parça.. babalar gününde benim için en iyi röportajlardan biri ordaydı.. ya da isim çok yerindeydi.. (hayır ca değil, onu cumartesi sabahı okumuştum soğuk bilgisayar ekranından ben, pazar günü hiç bakmadım) futbolcu deniz barış röportajı.. şöyle başlamış sibel arna:
“Deniz Barış deyince herkesin gözünün önünde tek bir fotoğraf karesi var. Anneleri aniden ölünce, antrenmanlara çocuklarıyla gelmek zorunda kaldığı zamanlarda çekilmiş bir fotoğraf. Birini kucaklamış, diğerinin elinden tutuyor.”

3 yıl geçmiş üzerinden.. ve evet o günleri aşmış Deniz Barış.
“Artık her şey geçti mi?” sorusuna
“Hiçbir zaman geçmiyor, geçmeyecek de.” dese de yeni bir hayatı var. Yanında da çocuklarından başka onu yeniden hayata bağlayan biri: Esra..
bu röportajı sevdim. nedeni, bi defa sadece babalık etrafında gezinmemesi, işin içinde bi karşı cins duygusallığı da olmasıydı herhalde, öyle hissettim. iyi geldi..

bi diğer röportaj zaten adıyla öne çıkıyordu hemen: milliyette okan bayülgen.. yakında o da baba olacak ya, ondan sebep konuşmuş miraç zeynep özkartal.. yaş almak insana çok şey katıyor, bunu görmediğim kişi çok az.. okan bayülgen de onlardan. yine bi parça snob, etrafına saldıran, kışkırtan ama değişen bi şeyler de var belli.. daha farkında. hoşuma gidiyor. 2 gün önce ntv’de hülya avşar’la konuşurken bu kez ikisi için de geçerliydi aynı şeyler, orda söylenenlerden de konuşmak gerek belki başka zaman. ben, bu babalar günü için söyledikleriyle bitireyim:

“Boşanmış anne babanın çocuğu olmak, bir sürü anne-baba gelince avantajlı mı oldu?
Kesinlikle. Hiç kimseyi de suçlamam, boşandılarsa boşandılar. Bu önemli bir şey değil, herkesin annesi babası boşanıyor. Ama bunu kesinlikle çocuğuma yapmayacağım.

Madem önemli değil, neden bu kesin karar?
Çünkü 45 yaşında zırlayacak halim yok, ama aynı şeyi 15 yaşındayken konuşsaydık bayağı hökür hökür ağlıyor olurdum.”

Hiç yorum yok: